Yeni ilaçlar geliyor ama herkesin söylediği baştan engellemek, korunmak. Çünkü yaşam süreniz uzadıkça tüm hücrelerin yaşlanması ve yavaş çalışması nedeniyle insanların kırılmama ihtimali giderek azalıyor. Bir de yaş ilerledikçe düşme riskimiz de artıyor. Kaslarımız zayıflıyor ve buna bağlı olarak düştüğümüzde kırık oluşma ihtimali yükseliyor. O nedenle bugün doğan çocuklarımızı, gençlerimizi 90 yaşlarında da kırıksız ve sağlıklı yaşatabilmek için şimdiden yapılması gerekenleri yapmamız gerekiyor.”
Bilindiği üzere osteoporoz ağrı yapmadan, sessizce kemikleri zayıflatan bir hastalık. Bu sinsi hastalık hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?
Osteoporoz hastalığı, bir metabolik kemik hastalığıdır. Yaş ortalamasının dünyada giderek ilerlemesi, daha uzun yaşam sürelerine sahip olmamız, daha fazla hastalık sahibi olmamız ve giderek daha çok ilaç kullanmamız ile birlikte osteoporoz hastalığını daha sık görmeye başlıyoruz. Çünkü osteoporoz yaşla alakalı bir hastalık. Tabi ki genetik zemini ve cinsiyeti tercih etme özelliği de var.
Osteoporoz kemiklerin kırılganlığını arttıran, kemiğin kalitesinin bozulduğu bir hastalık olarak tanımlanıyor. Kemiğin kalitesini oluşturan maddeler arasında kalsiyum ve D vitamini var. O nedenle eğer sizin kalsiyumunuz düşükse ya da kalsiyumu bağırsaktan emmeyi etkileyecek bir hastalığınız varsa ya da D vitamininiz eksikse sonuçta kemik kaliteniz bozuluyor. Ancak osteoporoz dediğimizde kalsiyum ve D vitamininin normal olduğu halde kemik yapısının bozulması ile giden bir hastalıktan bahsediyoruz.
Hastalığın tanısı noktasında hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?
Kişi bize osteoporoz şüphesi ile geldiğinde ilk önce kalsiyum ve D vitamini değerlerini ölçüp normal olduğunu gösteriyoruz. Ondan sonra değerlendiriyoruz. Zira şu anda osteoporoz tanısı dexa dediğimiz bir testle tanımlanıyor. Bu aletle her yaş grubu ve cinsiyete göre belirli standartlar alete yüklenmiş oluyor.
35 yaşında tüm insanlar kemik yoğunluklarının en üst seviyesine ulaşırlar. O nedenle 35 yaşınıza göre ne kadar bir kemik kaybınızın olduğuna göre bir kemik kaybı tanısı alıyoruz. Fakat burada şunu da mutlaka belirtmek istiyorum. Örneğin; 18 yaşında bir gence kemik ölçümü yapılıyor. 35 yaş ile alet karşılaştırdığı zaman daha eksi bir değer çıkıyor. Kemik yoğunluğu 35 yaşına kadar yükselip daha sonrasında belirli bir miktarda inmeye başladığı için 35’e kadar ki değerlerin zaten eksi olması gerekiyor. 35’te zirveye ulaşıyoruz. Bu da bu ölçümün değerlendirilmesi noktasında önemli detaylardan biri.
35 yaşından sonraki kaybımız ise -2,5 standart sapmadan fazla olmamalı. Neden -2,5 seçilmiş? Çünkü -2,5 standart sapmadan daha fazla kemik kaybı yaşanırsa kemiklerde kırılma ihtimali artıyor.
Osteoporozun öneminin yıllar içinde giderek belirginleşmesi, yaş ilerledikçe bizim daha fazla dikkat etmemizin temel nedeni; kırık. Bu kırıklar en fazla el bileği, omurga ve kalçada görüyoruz. El bileği ve omurgada olursa ağrı ile yaşam kalitesinin bozulması ile giderken, kalçası kırılanlarda tekrar eski sağlığına kavuşma oranı %15-20’lerde. Kalça kırığından sonra hastaların bir kısmı yatalak kalıyor bir kısmı ise vefat ediyor. Bu sebeple kırıklar bizim için son derece önem arz ediyor. Kemik ölçümü, dexa değerlendirmesi yapıldığında -1 ile -2,5 arası bir değer çıktığında osteopeni yani, kemikte zayıflama diyoruz. Bu hastaları daha yakın takip ediyoruz. Beslenmesine, egzersizine, güneş almasına daha çok dikkat etmesi gerektiğini vurguluyoruz. Ama -2,5 ve daha eksi değerler ilaç tedavisini hak eden değerler.
En önemli nokta, yıllar içinde birikimimiz arttıkça gördük ki, sadece kemik ölçümündeki -2,5 değeri bizim açımızdan kırık oluşma ihtimalini belirlemede yeterli olmuyor. Yani hastalar -3,5 değere sahip olup kırık durumunu yaşamayabiliyor. Ya da -2,2 olup kırılabiliyorlar. O nedenle Dünya Sağlık Örgütü kırık riski değerlendirme ölçeği (FRAX) oluşturdu. Bu değerlendirme ölçeği de tüm dünyada gelişmiş ülkelerin büyük bir çoğunluğunda dillerine çevrildi. Türkçe ’ye de çevrildi. Tarayıcılara FRAX yazıldığı zaman internetten bulunabiliyor. Kişinin yaşını, cinsiyetini, kilosunu boyunu girip diğer soruları cevaplayarak kırık olma olasılıkları görebiliyoruz.
Osteoporoz tedavisinde asıl amacımız kırıkları engellemek olduğu için FRAX’ı mutlaka değerlendiriyoruz. Bir diğer önemli nokta TPS denilen bir sistem var. Bir bilgisayar yazılım programı, bunu da kemik ölçüm aletlerine yüklüyorsunuz. O sistem size kemiğin kalitesini veriyor. Yani kemik yoğunluğunuz çok iyi ama kemiğiniz kalitesiz olabilir. O zaman da kırık riskiniz var. Artık biz sadece basit bir ölçümle değil, bütün bunları değerlendirerek hastanın kırık ihtimalini değerlendirip ona göre hastamızı yönlendiriyoruz ve bilgi veriyoruz.
Bir diğer önemli nokta şu; hastamızı değerlendirirken, hastayı bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Örneğin; egzersiz yapmayan, masa başı oturan ve masa başı oturduğu için pek güneş de görmeyen beslenmesi de daha çok fast food ağırlıklı olan insanlarda ileride kemik kalitesi ve kırık riski tabi ki çok fazla. O nedenle kişinin kemik yoğunluğu normal bile olsa daha sonra kırık olmaması için yapılmaması gerekenleri söylüyoruz.
Bir tanesi bu kırık riski hesaplama cetveliydi. İkinci olarak hastalarımıza önerdiğimiz yer ise Türkiye Osteoporoz Derneği web sitesine girdiğimizde dünya Osteoporoz Derneği kalsiyum hesaplama cetveli var. Bir hafta boyunca yediğiniz içtiğiniz her şeyi yazınca haftalık aldığınız kalsiyum değerini öğrenebilir, hangi besinleri tüketirseniz eksik kalan kalsiyum değerini tamamlayabileceğinizi hesaplayabilirsiniz. Artık doğal beslenme öneriliyor. Doğal beslenme için de kendi beslenme şeklimizi bilip ona göre eksiğimiz varsa tamamlamamız gerekiyor.
D vitamini günümüzün çok moda konusu. D vitaminini tamamen yiyeceklerle almak mümkün değil. Güneş ile birlikte cildimizde, vücudumuzda D vitamini aktifleşebiliyor. Fakat biliyoruz ki 8 koruma faktöründen daha yüksek bir koruma faktörlü krem sürerseniz D vitamini aktifleşmiyor. D vitamini düşüklüğü dexa ölçümünde yalancı düşük puanlara sebep oluyor. O yüzden bir kemik ölçümü yaptırmadan önce D vitaminimizin normal olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Osteoporoz tedavisinde izlediğiniz yol nedir?
Osteoporoz tedavisini üç gruba ayırmak gerekiyor. Bunlardan bir tanesi güçlü, sağlıklı 35 yaşında maksimum kemik yoğunluğuna ulaşmak. Önce kendi kemik kalitenizi oluşturacaksınız. İkinci olarak yapacağınız fiziksel aktiviteler, beslenmeye dikkat etme ve bütün bunlar yeterli olmazsa ilaç tedavisi.
Bir çocuğun sağlıklı kemiklere ulaşabilmesi için tabi ki genetik çok önemli ama bunun yanında gıdalarla kalsiyum ve D vitamini alması, spor yapması, yeterince güneş alması sağlanmalı. Çocuk yetişkin olduğunda ise sporla ve gıdalarla kemik kalitemizi korumaya çalışmak gerekiyor. Bunlar yeterli olmadığında ilaçlardan yardım alıyoruz.
İlaçların tedavide yeri ve etkileri neler?
Kemik erimesinin iki temel mantığı var. Bunlardan bir tanesi kemiğin yapımının yavaşlaması, bir tanesi de yıkımının artması. O yüzden kemik erimesi tedavileri iki gruba ayrılıyor. Bir tanesi yıkımı azaltanlar, bir tanesi de yapımı teşvik edenler. Kemik erimesi genellikle vücudumuzda iki ana dönemde oluyor. Bunlardan bir tanesi kadınların menopoza girdiği zaman, bu dönemde kemik yıkımı çok hızlanıyor. Çünkü östrojen önemli bir organ ve ortadan kalktığında yıkım hızlanıyor. İkinci dönem yaşlılık osteoporozu denilen dönem. 70-75 yaşlarında her iki cinsinde yaşadığı dönemde yıkım normale geliyor fakat yapım azalıyor. Kemiği yapan hücreler azalıyor ve artık yeteri kadar çalışamıyorlar. Bu nedenle bir insanın 50’li yaşlarda bir kadının yaşadığı osteoporozla, 70-75 yaşındaki kişilerin yaşadığı osteoporoz birbirinden farklı.
Tüm dünyada yoğun olarak kullanılan bifosfosfonat ana başlığında tanımlanan ilaçlar aslında yıkımı yavaşlatan ilaçlar. Yani kemiğin yıkım hızını yavaşlatıyorlar. Ama bunu yaparken kemiğin yapımını da bir miktar azaltıyorlar. Bu nedenle bu ilaçlar menopoz döneminde yıkımı azalttığı için çok mantıklı ama yapımı da bir miktar azalttıkları için diş çekileceği zaman ya da kemik ameliyatı yapılacağı zaman bu ilacı vermememiz gerekiyor.
İkinci grup ilaç ise yapımı teşvik eden ilaçlar. Bu ilaçlar kategorisinde şu anda elimizde parathormon var. Parathormon dünyada pratik hayatımızda kullandığımız yapımı teşvik eden tek ilaç. Ancak parathormon da baya pahalı bir ilaç. O nedenle her hasta grubunda kullanamıyoruz. SGK’nın bu ilacı karşılaması için 3 tane kırığınızın olması ve -3,5’te olmanız gerekiyor.
Sekonder Osteoporoz neye bağlı olarak ortaya çıkıyor?
Sekonder Osteoporoz, başka hastalığa bağlı ikincil olarak ortaya çıkıyor. Çrenğin; astım ya da şeker hastalığı da osteoporoza neden olabiliyor. Aslında kemiklerde normalde bir şey yok. Ama hastalık yüzünden kemiklerde yapım azalıyor. Bu hastalıklarda genelde temel olarak yapım yavaşlıyor. Bu nedenle bir insan 50 yaşında menopoza girmemişken ağır diyabeti varsa yine de osteoporoz yaşayabiliyor.
Biz o yüzden hastalarımıza osteoporoz tanısı koyarken önce kalsiyum ve D vitaminin düzgün olduğuna bakıyoruz. Daha sonra kemik ölçümünü yapıyoruz daha sonra kemik ölçümüne bakıyoruz. Bu kemik ölçümü değerini FLAX’la birlikte değerlendiriyoruz. Kırık ihtimalinin ne kadar olduğunu görüyoruz. Ve buna bağlı olarak hastamızın bir tedaviye ihtiyacı olup olmadığını değerlendiriyoruz.
İkinci basamakta bu hastanın yıkımı mı ön planda yapımı mı daha az bunu belirliyoruz. Bunu değerlendirmek için kan tahlilleri de var. Tüm bunlara bakarak bir tedavi şeması oluşturuyoruz.
Osteoporoz tedavisindeki yeniliklerden bahseder misiniz?
Artık osteoporozun tanısında inflamasyon dediğimiz vücuttaki ödemin var olduğunu biliyoruz. Bunun için yeni ilaçlar deneniyor, araştırılıyor. Özellikle kemiğin yapımını teşvik edici ilaçlarla alakalı şu anda piyasaya çıkmaya yakın olan bir grup ilaç var. Bu sene çıkacağını düşündüğümüz bir molekül de var. Fakat yan etkileri çok fazla olduğu için vazgeçildi ama şu anda değerlendirilen birçok ilaç var. Bunlar kemik yapımını teşvik etmesi nedeniyle bize artı katkı sağlayacak ilaçlar. Bir diğeri fizik tedavi yöntemlerinden. Örneğin; titreşim zemini olan tetraks dediğimiz bir cihazımız var. Bu bir vibrasyon cihazı. Fiziksel tedavi yöntemleri arasında tüm vücut titreşimi iyi bir seçenek.
Yeni ilaçlar geliyor ama herkesin söylediği baştan engellemek, korunmak. Çünkü yaşam süreniz uzadıkça tüm hücrelerin yaşlanması ve yavaş çalışması nedeniyle insanların kırılmama ihtimali giderek azalıyor. Bir de yaş ilerledikçe düşme riskimiz de artıyor. Kaslarımız zayıflıyor ve buna bağlı olarak düştüğümüzde kırık oluşma ihtimali yükseliyor. O nedenle bugün doğan çocuklarımızı, gençlerimizi 90 yaşlarında da kırıksız ve sağlıklı yaşatabilmek için şimdiden yapılması gerekenleri yapmamız gerekiyor.
Yaş ilerledikçe kaslar yağa dönmeye başlıyor. Yani siz ne kadar iyi spor yaparsanız yapın 20 yaşınızdaki kasınızın kalitesiyle 60 yaşınızdaki kasınızın kalitesi aynı olmuyor. Yağ oranınız artıyor. Yağ oranınız artınca da kaslar kemiğe bir uyarı vererek kemiğin güçlenmesini sağlıyorlar. Yağlar düştüğünüz zaman kemiğe bir tampon görevi görebilir ama yağlar kemiğe kas kadar destek olmuyor. O yüzden de fiziksel olarak aktif olmak, yürümek bile kırık riskini azaltan bir durum.
Bir diğer önemli nokta osteoporoz sadece kadın hastalığı olarak tanımlanıyor. Aslında erkelerde de hücrelerin çalışması yavaşlayınca ve söylediğim hastalıklar nedeniyle kemik yapımı yavaşladığı için erkekler de osteoporoz olabiliyorlar. Bizim osteoporoz polikliniğimizde hastalarımızın %10-15’i erkek hasta. O yüzden erkeler osteoporoz olmaz diye düşünülmemesi gerekiyor.
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği’nin amaçları ve faaliyetlerinden bahseder misiniz?
Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği, fizik tedavi uzmanlarının ve asistanlarının katılımıyla oluşan bir sivil toplum kuruluşu. Hedeflerimiz arasında fizik tedavi asistanlarının eğitim standartı, fizik tedavi uzmanı olduktan sonra meslek içi eğitimin devam etmesi, uzmanlık sonrası meslek içi eğitimin devam etmesini sağlamak var. Çünkü tıp devamlı ilerliyor ve mezun olduktan sonra yeni teknikler ve bilgiler değişiyor. Hem aylık bilimsel toplantılarımızda hem dönem dönem yaptığımız sempozyum ve kurslarla hem kongrelerimizle meslek içi eğitime devam ediyoruz.
Diğer branşlarda çalışan meslektaşlarımızla ortak projeler oluşturarak birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Ortak alanlarımız olan derneklerle birlikte hareket etmeye çalışıyoruz.
Bir diğer nokta ise halk sağlığı açısından halkın bilgilendirilmesi ve koruyucu hekimlik yapabilmek. Bu amaçla 20 Ekim’de Dünya Osteoporoz Günü’nde halk toplantılarımız oldu. Daha önce de Fibromiyalji Günü’nde halk toplantıları yaptık. Hem basın aracılığıyla hem de bire bir belediyenin katkılarıyla halk toplantıları yapıyoruz.