“TİROİD HASTALIKLARI HER HASTADA FARKLI BELİRTİLERLE ORTAYA ÇIKIYOR”
Tüm dünyada tiroid hastalıklarına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 25 Mayıs günü Dünya Tiroid Günü olarak kutlanıyor. Tiroid hastalıklarının başta kadınlar olmak üzere tüm yaş gruplarında görülebildiğini belirten Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin, tiroid hastalıklarıyla ilgili bilinmesi gerekenleri anlatıyor.
Tiroid hastalıklarının başta kadınlarda olmak üzere yenidoğan, çocuk, ergen, erişkin ve yaşlıları tüm yaş gruplarında etkileyebilen bir hastalık olarak karşımıza çıktığını belirten Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin, hastalığın her hastada farklı şiddette belirti ve bulgular gösterdiğinin altını çiziyor.
Boynun orta hattında, adem elmasının hemen altında yer alan tiroid, salgıladığı hormonlarla vücutta meydana gelen üretim ve yıkım faaliyetleri olarak tarif edilen metabolizmamızı düzenliyor. Tiroid beziyle ilgili sorunlar ortaya çıktığında, metabolizma ile ilişkili işlevler de etkilenebiliyor.
Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin, en sık rastlanılan ve hastayı hekime götüren tiroid hastalıklarının başında, tiroid bezinin işlevlerinin etkilendiği durumların yer aldığını belirtiyor. Erşahin “Tiroidin işlevinin azalmasına hipotiroidi, artmasına ise hipertiroidi adı veriliyor. Her iki durumda da kişilerin belirti ve bulgularının şiddeti hastalığın gizli ve açık olarak adlandırılmasını sağlıyor. Tiroid bezinin diğer hastalıkları arasında ise iltihaplar (tiroiditler) ve kanserler yer alıyor. Tiroid bezi hastalıklarının tanısında belirti ve bulguların yanı sıra hormon ve bazı kan parametrelerinin ölçümleri, ultrason, radyoaktif iyot gibi görüntüleme yöntemleri de kullanıldığı gibi bazı durumlarda da direkt olarak bezden biyopsi alınarak teşhis yapılabiliyor” dedi.
Toplumda yüzde 10 oranında görülen hipotiroidide soğuğa karşı tahammülsüzlük, aşırı üşüme, halsizlik, kolay yorulma, kalp atım hızının düşmesi, düşünsel işlevlerde yavaşlama, dikkat dağınıklığı, kilo alma, ödem, saç ve tırnaklarda kolay kırılma, barsak hareketlerinin yavaşlaması gibi belirtiler gözleniyor.
Hipotiroidi ve Hashimoto Hastalığı
Ülkemizde hipotiroidinin öncelikli nedeninin iyot eksikliği olduğunu belirten Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin “Günümüzde sofra tuzlarına iyot eklenmesiyle birlikte otoimmün bir hastalık olan Hashimoto hastalığı görülüyor. Hashimoto hastalığında, bağışıklık sistemimiz tiroid bezine karşı antikor adı verilen bazı maddeler oluşturarak tepki veriyor (otoimmünite) ve bu durum hipotiroidi semptomlarına görülmesine yol açıyor. Günümüzde hipotiroidinin ikinci sık görülme nedeni ise tiroid bezinin bazı nedenlerle ameliyatla alınması (tiroidektomi) sonucu ortaya çıkan hipotiroidi tablosu” şeklinde konuştu.
Hipotiroidinin, eksik olan levotiroksin hormonunun yerine konması ile tedavi edildiğini belirten Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin, bazı durumlarda tedavinin ömür boyu sürebileceğine dikkat çekiyor. Erşahin “Levotiroksin hormonunun kişinin gereksinimine, diğer bir deyişle yaşına göre hedeflenen TSH değerlerine ulaşıp ulaşılmamasına göre ayarlanması tedavide dikkat edilmesi gereken konular arasında. Tedavinin ilk dönemlerinde amaçlanan levotiroksin dozuna ulaşmak zaman alabiliyor ve belli aralıklarla kan tahlilleri yapılması gerekiyor. İkinci konu ise tiroid hormonlarının mutlaka sabah boş mideye alınması. Çay, kahve, süt gibi içecekler, mide asidini baskılayıcı ilaçlar ve demir preparatları gibi bazı ilaçların dışarıdan alınmasının hormonun emilimini etkileyebiliyor. Bu tip durumlarda ilaç alımı ile bu maddelerin tüketimi arasında 2 ila 4 saat olması önemli” dedi.
Graves Hastalığında Antitiroid İlaçlar ve Radyoaktif İyot Tedavisi Etkili
Hipotiroidi’ye göre daha az rastlanan hipertiroidi adı verilen metabolik durumun belirtileri arasında sıcağa tahammülsüzlük, terleme, ellerde titreme, kalp atım hızının artması, kilo verme ve barsak hareketlerinin hızlanması görülüyor. Otoimmün bir mekanizma ile gelişen Graves hastalığı da hipertiroidinin en sık görülen nedenleri arasında yer alıyor. Hekim kontrolündeki tedavisinde, baskılayıcı etki gösteren antitiroid ilaçlar, radyoaktif iyot tedavisi (RAİ) ve bazı hastalarda da cerrahi yöntemler kullanılabiliyor.
Antitiroid ilaç tedavisiyle hastaların yaklaşık yarısında tiroid fonksiyonları normale dönerken, hastaların diğer yarısında radyoaktif iyot (halk arası adıyla atom) tedavisi veya cerrahi tedavi gerekebiliyor. Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin, gerek hipotiroidi, gerekse hipertiroidi durumlarında mutlaka bir hekimin düzenli kontrolünde tedaviye devam edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Tiroid bezinin iltihaplarına mikrobik, otoimmün gibi mekanizmalar da yol açabiliyor. Hastalık sessiz (belirti göstermeden) seyredebileceği gibi, şiddetli boğaz ağrısı, düşmeyen ateş, aşırı yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, terleme, çarpıntı gibi çok şiddetli bir klinik tablo da görülebiliyor.
Tiroid Hastalıklarında Düzenli Hekim Kontrolü Şart
Hastalıkta hekim takibinin uygun tedavide bulunmak açısından önemli olduğuna vurgu yapan Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin “Hekimin kararı ile belirtileri hafif seyreden hastalarda tedaviye ihtiyaç duyulmayabiliyor. Semptomları şiddetli olan hastalarda ise bu semptomlara yönelik tedavi programı belirleniyor. Ağrı ve iltihap kontrolü için hekim kontrolünde bazı tip ağrı kesici ilaçlar ve hatta kortizon tedavileri bulunmakta. Tedavi süresine altta yatan hastalığa ve uygulanan tedaviye verilen cevaba göre karar verilmesi bu noktada büyük önem taşıyor” dedi.
Diğer bir tiroid bezi rahatsızlığı olan tiroid bezi kanserleri ise erken teşhis edildiğinde, hastaların kür şansı diğer kanser tiplerine göre çok daha yüksek olabiliyor. Bu kanserlerin tedavisinde tiroid cerrahisi ya da radyasyon tedavisi uygulanıyor. Söz konusu tedavilerden sonra meydana gelecek hipotiroidi tablosuna uygun ve hızlı biçimde müdahale edilmesi büyük önem taşıyor.
Abdi İbrahim Medikal Direktörü Dr. Recep Erşahin, bu önemli bezin hastalıklarına dikkat çekmek, toplumda tiroid hastalıklarının önlenmesi ve tedavi edilmesinde farkındalığı artırmak için toplumu bilinçlendirmenin önemine dikkat çekiyor.