Pazar, Kasım 24, 2024
Ana SayfaSAĞLIK DOSYASIObezite“Obez Bireyleri Kilo Verme Yarışına Sokmamak Gerekiyor!”

“Obez Bireyleri Kilo Verme Yarışına Sokmamak Gerekiyor!”

Tarih:

İlginizi Çekebilir

Mpox Dünya Genelinde Yeniden Tırmanışta: Uzmanlar Küresel Salgına Karşı Uyarıyor!

Dünya genelinde yeniden artış gösteren Mpox (eski adıyla Maymun...

Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun!

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını coşku ve gurur içinde...

Depremzede Çocuklar İçin ‘Aşı’ Uyarısı

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi...

Abdi İbrahim’e 5 Kategoride Ar-Ge ödülü

Türk ilaç sektörünün 21 yıldır kesintisiz lider ismi Abdi...
- Advertisement -

“Beslenme, yediğiniz her şeyle bir bütündür. İnsanlar bütün bir gün boyunca sadece muz yiyerek de kilo verebilir. Ama bu sağlıklı bir kilo kaybı olmayacaktır. Biz sağlıklı yağ kaybını hedefliyoruz. Kişinin bir anda hızlı kilo vermesini önermiyoruz. Kişinin sağlığını riske atmadan ve sağlıklı beslenmenin ne demek olduğunu özümseyerek kilo verilmesini hedefliyoruz.”

Yağ dağılımına göre obezite tipleri nelerdir?
Yağların vücuttaki dağılımına göre obezite 2 ayrı türde görülmektedir. Bunlar; Jinoid (armut tipi) obezite ve Abdominal (elma tipi) obezite. Elma tipi obezite türünde fazla yağlar karın ve bel bölgesi etrafında toplanır. Erkeklerde daha sık görülen bu obezite tipi; bel bölgesinde biriken yağlar organların çalışmasını etkileyebilecek toksinlerin üretilmesine sebep oldukları için kanser türlerine, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini arttırır.
Armut tipi obezite; daha çok kadınlarda görülen bir obezite türüdür. Bu obezite türünde yağlar kalça, basen ve bacaklarda toplanır. Armut tipi vücut şeklini oluşturan yağlar, elma tipi obeziteye oranla daha tehlikesizdir.

Vücut kitle indeksi tek başına kişinin kilolu olup olmadığını belirler mi?
Beden kitle indeksi tek başına bir kişinin obez olup olmadığını belirlemekte yeterli değildir. Kişinin vücut kitle indeksi normalin üstünde çıksa dahi yağ oranı çok düşük olabilir. Biz obeziteyi tanımlarken bazı yöntemlerle belirlediğimiz antropometrik ölçümler dediğimiz ölçümleri kullanıyoruz. Yağ oranı üzerinden kişinin obez olup olmadığını belirlemek çok doğru bir karar olacaktır. Çünkü dışarıdan obez gibi görünmeyen ama obez olan birçok insan var. Kas oranı çok az, yağ oranı çok fazla olan kişiler bunlar.

Size obezite şikayetiyle başvuran danışanlarınıza yönelik nasıl bir yol izliyorsunuz?
Öncelikle kişi neden kilo almış bunu iyi saptamamız gerekiyor. Herhangi bir hastalığı var mı, kullandığı herhangi bir ilaç var mı, yaşı, boyu, cinsiyeti bunların hepsini göz önünde bulunduruyoruz. Aynı zamanda obezitenin yarattığı herhangi bir sonuç var mı, kalp parametrelerinde bir bozukluk var mı, troid hormonları yerinde mi, kan değerleri düzgün mü, bunların hepsini detaylı bir şekilde değerlendiriyoruz. Sonrasında kişi nerede yaşıyor, sosyoekonomik durumu nasıl, diyet yaparken vazgeçemediği şeyler neler, bunların hepsini değerlendirip bir liste oluşturuyoruz. Tabi ki burada da öğün atlamamak esas. Kişinin günlük yaşantısı nasılsa ona uygun bir beslenme programı hazırlamaya çalışıyoruz. Örneğin; kişi yemek yemeyi seven ve sürekli yemek yeme isteğinde olan biri ise hazırladığımız listeyi ara öğünlerle destekliyoruz. Ama ben yemek yemeyi unutuyorum, çok yoğun çalışıyorum diyorsa bu sefer aralıklı beslenme tarzında bir liste hazırlıyoruz. Buna göre kişiye hangi diyet daha uygunsa onun üzerinden kaloriyi yavaş yavaş düşürerek protein, karbonhidrat, yağ oranını değiştirerek yemek listesini devam ettiriyoruz.

Diyet listesi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
“Kişi neyi yemek istiyor?” bu çok önemli. Bir diyet listesinde şu besin mutlaka olmalı diyemem ama bir diyet listesinde karbonhidrat, protein ve yağ kesinlikle olmalı. Kişi neyden karbonhidrat almak istiyor bunu sorgulamamız gerekiyor. Ekmek yemek istemeyen birine, bulgur veya kinoa öneriyoruz. Et yemek istemeyen birinin protein ihtiyacını ise kuru baklagillerden karşılıyoruz. Önemli olan karbonhidrat, protein ve yağı dengeli bir şekilde değerlendirebilmek.
Listeyi hazırlarken danışanların kişisel özelliklerini analiz etmeye çalışıyorum. Diyet listesi hazırlayacağım kişinin uyku düzeni, gün içinde ne zaman yemek yiyebildiği gibi noktaları detaylı bir şekilde kan parametreleriyle birlikte değerlendiriyorum. Diyet listeleri, kişiden kişiye değişir. Diyet programı hazırlarken kişinin nereli olduğu bile çok önemli olabiliyor. Egeli bir insanla Doğu Anadolulu bir insana aynı beslenme programını uygulayamazsınız. Çünkü beslenme özellikleri birbirinden çok farklıdır. Listeleri tek tipe indirmek diyet yapmak isteyen kişiye çok büyük haksızlık olacaktır.

Kilo verme sürecinde en çok yapılan hatalar neler?
Danışanlarımdan yola çıkarak bir takım yanlış yöntemlerin uygulandığını söyleyebilirim. Danışanlarımdan bazıları, daha hızlı kilo verebilmek adına benim yazdığım listedeki besinlerin miktarını azaltmaya çalışıyor. Bir süre sonra bu durum vücudu kıtlık metabolizmasına sokuyor. Kişi, daha az kalori alayım, daha çabuk zayıflayım derken bir anda kilo almaya başlayabiliyor. Öğün atladığınızda ya da çok az kalori ile beslendiğinizde vücut kendini hemen kıtlık metabolizmasına sokuyor. Yeterli kalori almadığını düşünen vücut, bu sefer sonrasında alınan besinleri depoluyor. Bu yüzden çok uzun süre açlıkla mücadele eden toplumlarda bir anda toplu ölümler görmüyoruz. Bunun sebebi kıtlık mekanizması, çünkü vücut her zaman daha uzun süre yaşamak ve olduğu konumu korumak istiyor. Bizim bunu kırmamız gerekiyor. Bu yüzden kişiye vücudunun ihtiyacı olan kaloriyi vermemiz gerekiyor. Çünkü biz hiçbir şey yapmasak bile bazal metabolizma hızımız olduğu yerden kalori yakmaya devam ediyor.

Belirli periyotlarla, çeşitli besinler kilo vermede mucize olarak gösteriliyor. Sizin bu besinler hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Beslenme çok geniş bir sektör ve bütün sağlık sektörünün dikkatini çeken bir konu. Bunun sonucu olarak birçok moda besin ortaya çıkıyor. Bazen bu sarımsak çayı oluyor bazen de chia tohumu oluyor. Her sene mutlaka bir ürün popüler oluyor. Bu ürünlerin metabolizma hızlandırıcı etkileri bilimsel çalışmalarla desteklenmiş olabilir. Ancak tek bir besine bel bağlamak kesinlikle doğru değil. Çünkü beslenme yediğiniz her şeyle bir bütündür. İnsanlar bütün bir gün boyunca sadece muz yiyerek de kilo verebilir. Ama bu sağlıklı bir kilo kaybı olmayacaktır. Biz sağlıklı yağ kaybını hedefliyoruz. Kişinin bir anda hızlı kilo vermesini önermiyoruz. Kişinin sağlığını riske atmadan ve sağlıklı beslenmenin ne demek olduğunu özümseyerek kilo verilmesini hedefliyoruz. Bu yüzden bu tarz besinler ne yazık ki bir mucize değil.

Obezite birçok komplikasyonu olan bir hastalık. Obezitenin engellenmesi noktasında ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Öncelikle dengeli ve düzenli beslenmek çok önemli. “Fast foodtan, abur cuburdan, paketli gıdalardan uzak durulmalı” tarzında bazı klişeler var. Ben bunların çok haricinde biraz hareket edip, biraz da geleneksel Türk yemeklerine bağlı kalırsak obeziteyi engelleyebileceğimizi düşünüyorum. Aslında bu topraklarda yetişen her şeye kucak açmamız gerekiyor. Bu topraklarda yetişen bütün yiyecekler bizim sağlığımız için çok yararlı. Tabi ki bunun yanında öğün atlamamak da çok önemli.
Türkiye’de beslenme kültürü yıllar içinde çok fazla deyişti. Maalesef topraktan uzaklaşmaya başladık. Toprağın bize sunduğu besinlerden ziyade fast food ve paketli gıdalarla beslenmeye yönelim çok fazla arttı. Bir süre sonra bu durum bizim kilo almamıza sebep olmaya başladı. Ekmeği suçluyorlar, kilo alınımını çok fazla ekmek tüketilmesine bağlıyorlar. Ama bu topraklarda ekmek hep tüketiliyordu. Eskiden insanlar kendi buğdayını kendisi üretip, kendi ekmeğini de kendisi yapıyordu. Ama artık her şeyi paketli alıyor. Çorbayı bile hazır paketlenmiş olarak alıyor. Tabi ki paketli alınan ürünlerin kalorisi ve karbonhidrat oranı yüksek, aynı zamanda doğallığı yok. Durum böyle olunca kişiler sürekli kilo almaya başlıyor. Obezitenin bu kadar yaygınlaşmasının en önemli etkenlerinden biri ise; yürümüyoruz, hareket etmiyoruz. Artık herkes mutlaka kendi aracını ya da toplu taşımayı kullanıyor. Evden çıkıyoruz araca biniyoruz. İş yerinde iniyoruz ve bütün gün oturuyoruz. Tabi bu faktörler toplumun kilo almasına sebebiyet veriyor.

Obezite ile mücadelede diyetisyenin rolü nedir?
Kilo verme sürecinde diyetisyenin rolü kişiyi hızlıca zayıflatmak olmamalı. Danışanlar sadece hızlı ve çok kilo vermeyi düşünüyor. Bunun olmadığını görünce umutsuzluğa kapılıyor ve depresyona girebiliyor. Bazı kişiler ise kolay bir yöntem olarak gördüğü cerrahi müdahaleye başvurmaya çalışıyor. Aslında diyetisyenin rolü danışanıyla arkadaş olup onun yöntemini değiştirmek. Kişinin neden kilo verdiğini iyi saptaması gerekiyor. Eğer kişinin yeme bozukluğu varsa diyetisyenin bir psikologla birlikte multidisipliner çalışması gerekiyor. Kişinin alması gereken ilaçlar ve kan parametrelerini bir dahiliye uzamanı ile çalışarak değerlendirmesi gerekiyor. Aynı zamanda “Bu senin sağlıklı beslenme programın, amacımız burada sadece kilo vermek değil, senin daha sağlıklı olman ve bunu da kilo vererek yapacağız.” cümlesini iyi bir şekilde hastaların kafalarına oturtmak gerekiyor. Yoksa bir kişiyi hızlı kilo verme yarışına soktuğumuzda, kişi bir süre sonra pes ediyor ve mutsuz oluyor. Ben niye kilo veremiyorum diye sorgulamaya başlıyor. Diyet bir süreç bunun farkında olmak gerekiyor. Bazı insanlar bir ayda 4 kilo verir, bazı insanlar bir ayda 10 kilo verebilir. Bu kişiden kişiye değişir. Bunu sakince görmek gerekiyor.

- Advertisement -

En Son İçerikler