Salı, Aralık 3, 2024
Ana SayfaSAĞLIK DOSYASIAstım“Astım Tedavisinin Geleceği: Biyolojik Ajanlar!“

“Astım Tedavisinin Geleceği: Biyolojik Ajanlar!“

Tarih:

İlginizi Çekebilir

Mpox Dünya Genelinde Yeniden Tırmanışta: Uzmanlar Küresel Salgına Karşı Uyarıyor!

Dünya genelinde yeniden artış gösteren Mpox (eski adıyla Maymun...

Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun!

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını coşku ve gurur içinde...

Depremzede Çocuklar İçin ‘Aşı’ Uyarısı

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi...

Abdi İbrahim’e 5 Kategoride Ar-Ge ödülü

Türk ilaç sektörünün 21 yıldır kesintisiz lider ismi Abdi...
- Advertisement -

“Hastalarda bir kortizon korkusu var. Genel kortizonda gördükleri yan etkileri solunum yoluyla aldıkları kortizonda da görebileceklerini düşünüyorlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Çok yüksek dozlara çıkılmadığı sürece genel kortizonlarda gördüğümüz yan etkileri solunum yoluyla verdiğimiz kortizonlarda görmüyoruz.”

Türkiye’de astım hastalığının görülme sıklığı nedir?
Astım, Türkiye’de yapılan epidemik çalışmalara bakıldığı zaman %5 ile %10 arasında rastlanma sıklığına sahip bir hastalık. Prevalans yani yaşam boyu astım olma olasılığı ortalama %7 ile %8 arasında değişiyor. Kuzey Avrupa ülkelerinde astımın görülme sıklığı ülkemize oranla çok daha fazladır.

Astım hastalığının ülkemizde yaygınlaşmasına neden olan faktörler neler?
Günümüzde astım hastalığının görülme sıklığı arttı. Batılı tarzda yaşama adapte olan toplumumuzda değişen yaşam şekilleri astımın artmasında önemli bir rol oynuyor. İnsanlar artık kapalı evde, ev içi alerjenlere çok maruz kalıyor. Ev içinde insanlar arasındaki temas arttığı için enfeksiyon yayılması da kış aylarında özellikle ev içi bireylerde çok fazla oluyor. Özellikle viral enfeksiyonlar astımı tetikleyen önemli nedenlerden. Bunun dışında katkı maddesi bulunan suni gıdaların tüketilmesinin artması da astımı tetikliyor. Bu durum Nasıl obezite açısından risk faktörü ise astım açısında da risk faktörü oluşturabiliyor. Bu kimyasal maddelerin sindirimde kullanılması çocuklarda veya erişkinlerde duyarlılaşmaya yol açıyor ve astım sıklığının biraz daha arttığını görüyoruz. Bunun yanı sıra hava ve çevre kirliliğinden de bahsetmemiz lazım. Hava kirliliğinin oluşturan en önemli etken; araçlardan salgılanan egzoz gazları. Yapılan çok sayıda uluslararası çalışma var. Otoyola yakın oturan çocuk veya erişkinlerde hem solunum yolu semptomları hem de astım semptomlarına rastlanma sıklığı diğer insanlara göre çok daha fazla. Bunun nedeni ise, araçların sebep olduğu hava kirliliği.

Astım hastalığnın tedavi sürecinden bahseder misiniz? Tedavi noktasında başvurduğunuz yöntemler ve ilaçlarlar nelerdir?
Astım kronik bir hastalık. Hastaların hava yollarında, bronşlarında sürekli bir iltihap var. Dolayısıyla bu enflamasyonu bastırmak için de uzun süreli veya gerekirse ömür boyu ilaç kullanılabilir. Bunu hastalara anlatmakta çok güçlük çekiyoruz. Hastalar, bir ay ilaç kullanıp kendilerini iyi hissedip ilaçlarını bırakıyorlar ve ilerleyen süreçte atak geçirerek bize müracaat edebiliyorlar. Yaşanan her bir kriz hastadan bir şeyler götürüyor. Bu noktada en büyük görevimiz hastayı eğitmek. Hasta, kendisine güvenebileceği bir göğüs hastalıkları uzmanı seçerek, onun kontrolünde ilaçlarında azaltma veya çoğaltma yaparak devam etmeli. Eğer ilaçlar tamamen bırakılacaksa da buna doktor karar vermelidir.
Tedavide kullandığımız ilaçları iki gruba ayırıyoruz. Kontrol edici ilaçlar ve rahatlatıcı ilaçlar. Bronşlardaki var olan enflamasyonu bastırılabilmesi için kontrol edici ilaçlar uzun süre kullanılmalıdır. Kontrol edici ilaçlardan en çok kullandığımız ve en güçlü olanlar, inhalasyon yani nefes solunum yoluyla kullanılan kortizonlar.

Kortizon tedavisi denildiğinde hastalarda genelde bir çekince oluşmakta. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ?
Hastalarda bir kortizon korkusu var. Genel kortizonda gördükleri yan etkileri solunum yoluyla aldıkları kortizonda da görebileceklerini düşünüyorlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Çok yüksek dozlara çıkılmadığı sürece genel kortizonlarda gördüğümüz yan etkileri solunum yoluyla verdiğimiz kortizonlarda görmüyoruz. Bu kortizonların bazı lokal yan etkileri var. Bunlar; seste çatallaşma, ağız içinde yaralar olabiliyor. Bu yan etkilerin oluşmaması için hastalara kortizon kullandıktan sonra ağzın iyi çalkalanması gerektiğini söylüyoruz.
Bunun yanı sıra kontrol edici ilaçlar arasında montelukast dediğimiz tablet şeklinde kullanılan ilaçlar var. Bunlar; kortizonu kestikten sonra belirli bir süre bir ilaç kullanmak istediğiniz zaman tedaviye destek olabiliyor. Hastanın burun şikayetleri, alerjik rinit şikayetleri var ise bunları kontrol etmede etkili olabiliyorlar. Dolayısıyla alerjik rinit astımlarda bu tarz ilaçları tedaviye etkiliyoruz. Hem astıma karşı bir koruyucu etki sağlamış oluyoruz hem de alerjik riniti tedavi etmiş oluyoruz.
Kontrol edici ilaçlar arasında daha zayıf olarak teofilin tarzı ilaçları sayabiliriz. Özel durumlarda hastalığı diğer ilaçlarla kontrol altına alamıyorsak bu ilaçları çok nadir de olsa tedaviye ekleyebiliyoruz.
Kontrol edici ilaçların haricinde bir de rahatlatıcı ilaçlar var. Bu grupta en çok betamimetikleri kullanıyoruz. Betamimetiklerin kısa etkili ve uzun etkili olanları var. Uzun etkili olanları eskiden 12 saat etkili olabiliyordu, son birkaç yılda ise bu süre 24 saate kadar çıktı. Bunları astımlılarda mutlaka inhaler steroidlerle birlikte kullanmak gerekiyor. Uzun etkili betamimetikleri tek başına kullanmıyoruz. Buna karşın kısa etkili olan ve 70’li yıllardan beri kullanılan salbutamol tarzı kullandığımız ilaçları hasta anlık rahatlamak için kullanabiliyor. Hasta ilacı kullandığı zaman 4 ile 6 saat arasında bronşlarda genişleme sağlanıyor ve hastayı rahatlatıyor. Hasta, kısa etkili bu ilaçları kortizon olmaksızın da kullanabilir. Biz, çok hafif astımlarda bu ilaçları tek başına kullandırıyoruz. Klasik astım tedavisinde inhaler steroid ve yanına uzun etkili betamimetikler veya ihtiyaç halinde kısa etkili betamimetikler kullanıyoruz.

Astım tedavisinde hastalar yeterince bilinçli mi sizce ?
Her şeyden önce önem verdiğimiz konu; eğitim. Hastayı bilgilendirmek ve ilaçların nasıl kullanıldığını öğretmemiz gerekiyor. Bu ilaçları uygulayan birçok cihaz var. Hasta bu cihazların nasıl kullanıldığını ve nelere dikkat etmesi gerektiğini bilmeli. Aksi takdirde bu ilaçların hastaya verilmesi hiçbir şey ifade etmiyor. Hasta ilaçları yanlış kullandığı zaman tedavide yol alınamıyor. Farklı tedavilere yönelmek durumunda kalabiliyoruz.

Astımın acil tedavisinde ne tür ilaçlar kullanılmakta?
Astımın acil tedavisinde genelde en çok kullandığımız ilaçlar; kısa etkili betamimetikler. Bunların yanı sıra hastalara nebulizatör adındaki cihazlarla nebul dediğimiz ilaçları kullanıyoruz. Nebulizatör ile birlikte sıvı haldeki ilaçları buhar haline getirerek uygulama yapıyoruz. Tedavide yine kısa etkili detametikler, kortikostroidler ve antikolinerjik dediğimiz ilaçlar etkin rol oynuyor. Antikolinerjik astımlılarda atak tedavisinde diğer ilaçlarla başa çıkamıyorsak bunları tedaviye ekliyoruz. Antikolinerjik ilaçlar sprey şeklinde ve ölçülü doz şeklinde olan ilaçlardır. Bu ilaçları yıllardır KOAH hastalığının tedavisinde kullanıyoruz. Ama son yıllarda gerek stabil dediğimiz astımlarda gerekse atak tedavisinde kullanabiliyoruz. Diğer ilaçların hepsini kullanmışsak ve hastalığı hala kontrol altına alamıyorsak o zaman antikolinerjik tedaviyi ekleyebiliyoruz.

Alerjen Spesifik İmmünoterapi hakkında bilgi alabilir miyiz?
Spesifik İmmünoterapi, yıllardır kullanılan bir tedavi yöntemi. Spesifik immünoterapi tek başına astımlılarla çok fazla tercih ettiğimiz bir tedavi değil. Ama hastanın alerjik riniti varsa o zaman alerjiyi kontrol altına almak için çok kısıtlı bir grup hastaya bu alerji aşı tedavisini uygulayabiliyoruz. Alerjisi olan hastaya gittikçe artan dozlarda alerji olan maddeyi enjekte ederek veya dilaltı vererek alerjiye karşı bağışıklık kazanmasını sağlıyoruz. Dilaltı aşılar yakın zamana kadar Türkiye’de vardı fakat şu anda bulunmuyor. Daha çok klasik enjeksiyon şeklinde aşılar var. Yeni çıkan bir takım tabletler de var. Tabletlerle hasta normal ilaç kullanır gibi aşı tedavisini uygulayabiliyor. Tabletler, biraz bağlı bir seçenek olduğu için enjeksiyon şeklinde yapılan immünoterapi hala tercih edilen bir tedavi yöntemi olarak görülüyor. İmmünoterapi çok az sayıda hastaya yaptığımız bir tedavi yöntemi. Ancak hasta bütün ilaçları kullanıyorsa ve ona rağmen şikayetleri varsa bu tedaviyi kullanabiliyoruz. Bu noktada hastanın solunum testlerinin çok da düzensiz olmaması gerekiyor. Solunum testlerinde çok düşüklük varsa bu tedaviye başvuramıyoruz. Ben özellikle burun şikayetlerini kontrol altına alamıyorsam bu tedaviyi uyguluyorum. Özellikle çocuk ve genç hastalarda tercih edilen bir tedavi şekli olduğunu söyleyebiliriz. Eğer hasta iyi seçilirse başarı ihtimali oldukça yüksek. Enjeksiyon şeklindeki immünoterapiyi 3-4 ay haftada 1, 3-4 ay 15 günde 1 sonrasında ise ayda 1 olmak üzere uyguluyoruz. Aşı yaptıktan sonra alerjik reaksiyonların görülme olasılığı var.

Astım tedavisinde yaşanan yeni gelişmeler neler?
Son yıllarda astım tedavisinde çok yeni ilaçlar çıktı. 24 saat etkili kortikosteroidler, uzun etkili betamimetikler gibi. Bunlar ilaç olarak bize kullanım avantajı getiriyor fakat bu ilaçları mucize olarak görmek de doğru değil. Monoklonal Antikorlar (biyolojik tedavi) tedavileri son yıllarda çok revaçta. Bunlardan bir tanesi çok iyi biliniyor ve 6-7 senedir de Türkiye’de kullanılıyor. Bu konuda çok deneyim sahibi olduk. Bunlar kandaki alerjiyle alakalı belli molekülleri bağlayıp onu etkisiz hale getirmeye yönelik tedaviler. Bunlarda genelde enjeksiyon şeklinde uygulanıyor. Bunlardan bir tanesi 6-7 yıldır uygulanan Anti IgE dediğimiz tedavi yöntemi. Türkiye’de bu tedavi şeklini kullanıyor ve çok iyi sonuçlar alıyoruz. Alerjik astımlarda ve şimdide kronik ürtikerlerde de bu tedavi çok iyi sonuç verebiliyor. Çok pahalı bir tedavi şekli olduğu için bütün dünyada çok ağır astımlılarda kullanabiliyoruz. Çok fazla yan etkisi olan bir tedavi şekli olmamakla birlikte bunda da aşıyı yaptıktan sonra alerji yapma ihtimali var. Anafilaksi dediğimiz ağır alerjiler olmasın diye özellikle ilk 4 dozdan sonra hastayı 2 saat gözlem altında tutuyoruz.
Biyolojik tedavilerde, yurt dışında 4-5 tane molekül onay aldı. Şu an onay bekleyen 10-15 tane daha molekül var. Gelecekteki astım tedavisinde bu biyolojik ajanlar kullanılacak.
Bronkoskopi ile tedavi şekli ise çok ağır astım hastalarına uygulanıyor. Eğer hastaya bütün tedavi yöntemleri denenmiş ve sonuç elde edilememişse bronkoskopi ile özel bir tedavi uygulanıyor. Hastaların bronş içerisine ışın verilerek bronşlardaki enflamasyon kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Ülkemizde birkaç merkezde uygulanan bu yöntem ağır ve kontrol altına alınamayan durumlarda uygulanmakta. Bu noktada hastayı çok iyi seçmek gerekiyor ve 6-7 ay sonra aynı işlemi tekrar gerçekleştirmek gerekiyor.

- Advertisement -

En Son İçerikler