Cumartesi, Aralık 21, 2024
Ana SayfadergiKan ve Kan Hastalıkları

Kan ve Kan Hastalıkları

Tarih:

İlginizi Çekebilir

AstraZeneca Türkiye Akciğer Sağlığı İnisiyatifi’ni hayata geçirdi

Akciğer kanseri farkındalığı için Türk Tıbbı Onkoloji Derneği iş...

Mpox Dünya Genelinde Yeniden Tırmanışta: Uzmanlar Küresel Salgına Karşı Uyarıyor!

Dünya genelinde yeniden artış gösteren Mpox (eski adıyla Maymun...

Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun!

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını coşku ve gurur içinde...

Depremzede Çocuklar İçin ‘Aşı’ Uyarısı

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi...
- Advertisement -

Vücut ağırlığının %8’ini oluşturan kan, erkeklerde 5-6 litre, kadınlarda ise 4-5 litre aralığında bulunmaktadır. Esas görevi solunum olan kan, beslenme, boşaltım gibi pek çok görevi ile de bilinir. Canlı yaşamı için bu denli önemli olan bu mucizevi sıvının yol açtığı hastalıklara ilişkin her şeyi bu yazımızda bulabilirsiniz…

Akciğerlerdeki oksijeni diğer dokulara ve hücrelere taşıyan kan, birden fazla elementten oluşmaktadır. Kanı oluşturan bu elementlerden en önemlileri ise demir, antikor ve aminoasitlerdir. Akciğerlerdeki oksijeni diğer dokulara taşıdığı için solunum göreviyle de ön plana çıkan kanın 3 önemli görevi de bulunur. Bu görevlerden ilki ve en önemlisi taşıma görevidir. Çünkü bu sayede oksijen, akciğerlerden dokulara taşınır ve vücudun solunum ihtiyacı gerçekleşir. Bu işlem sırasında hücreler oksijeni kandan alarak, enerji üretimi sırasında kullanır ve enerji üretimi esnasında da hücre içerisinde açığa çıkan karbondioksiti, hücre dışına atılır. Yine kanın taşıma görevi ile karbondioksit solunum vasıtasıyla vücut dışına atılmak üzere akciğerlere taşınır. Bu görevler taşıma, düzenleme ve koruma şeklinde sınıflandırılsa da da kanın canlı vücudunda yapmış olduğu işlemleri şu şekilde sıralamak mümkün olacaktır:

  • Beslenme
  • Boşaltım
  • Vücut ısısını düzenleme
  • Vücutta tuz ve su dengesi koruma
  • Asit-baz dengesi koruma
  • Pıhtılaşma faktörleri aracılığıyla kan kaybını önleme
  • Organizmayı enfeksiyonlara karşı koruma
  • Hormon ve nörohormonların taşınımı ile vücudun düzenli çalışmasına yardım etme
  • İnterstisyel kompartman hacmini düzenleme

Kan, plazma içerisinde dağılmış vaziyette olan kan hücrelerinden oluşan bir hayat sıvısıdır. Kanın olduğu bu plazma da protein, hormon, mineral, vitamin, elektrolit, antikor gibi çok sayıda kimyasal maddenin çözünmüş olduğu sudan meydana gelmektedir.

Kemik iliği ise kan hücrelerinin gelişmekte olduğu süngerimsi bir dokudur ve kemikler arasında kalan boşlukları kapsamaktadır. Fakat kemik iliği miktarı yeni doğan bebekler ile erişkinlerde değişim gösterir. Çünkü aktif kemik iliği yeni doğanlarda bütün kemikleri doldururken, yetişkinlerde omurga, kalça, omuz kemikleri, kaburgalar, göğüs kemikleri ve kafatasındadır.

Bilgilendirme!

Zaman içerisinde kök hücrelere dönüşen kan hücrelerinin üretimi, kemik iliğinde gerçekleşmektedir. Kök hücre ise bir süre sonra kan hücrelerinin öncüleri olan lenfoid ve myeloid hücrelerine dönüşmektedir.

Myeloid

Kan hücrelerinin öncülerinden olan myeloid kök hücreler, 3 tipte olgun kan hücresinden birine dönüşmektedir. Bu hücreler şu şekildedir:

Kırmızı kan hücreleri: Alyuvarlar ve eritrosinleri kapsayan kırmızı kan hücreleri, oksijeni akciğerlerden alarak vücudun tüm hücrelerine taşımakla görevli olan hemoglobin isimli bir protein ile doludur. Bu hücreler aynı zamanda tüm hücrelerde oluşmakta olan karbondioksidi hücrelerden toplar ve akciğerlere taşıyarak, nefesle dışarı atılmasına yardımcı olur.
 Trombositler: Kan pulcukları olarak da bilinen trombositler, aslında kanamanın durmasına yardımcı olurlar. Çünkü bu hücrelerin görevi, vücutta hasar gören herhangi bir bölgede pıhtılaşmaya yardım etmektir.
Beyaz kan hücreleri: Akyuvarlar ve lökositler, kendi içerisinde granülositler (nötrofil, bazofil, eozinofil) , monositler ve lenfositler olmak üzere 3 gruba ayrılmaktadır. Bunlardan nötrofiller ve monositlerin görevi yabancı hücreleri içine alarak yok etmek olurken, bu beyaz kan hücreleri bakteri ya da mantarları da aynı biçimde yok edebilir. Eozinofil ve bazofiller alerjiye neden olabilecek maddelere ve parazitlere karşı reaksiyonlarda görev alırken, lenfoid kök hücreler ise beyaz kan hücrelerinden öncü hücreleri blast olarak adlandırılan lenfositlere dönüşmektedir.

Bağışıklık sistemi açısından önemli bir yere sahip olan lenfositlerin büyük bir kısmı lenf bezlerinde, dalakta ve lenf kanallarında yer alır ve yalnızca bir bölümü kana geçmektedir. Lenfositler ise kendi içinde 3 tiptir ve tiplerine göre görevleri şu şekildedir:

  • B-Lenfositler: Antikor maddeleri üretirler
  • T-Lenfositler: B-Lenfositlerine yardım ederler.
  • NK hücreleri: Kanser hücreleri ve virüslere saldırırlar

KAN HASTALIKLARI NEDEN OLUR?

Bir hayat sıvısı olan kan, canlının yaşamını sürdürmesi adına mutlak bir gereklilik olsa da bazı hastalıkların da ana etkeni olabilmektedir. Kan miktarının yanı sıra kandaki elementlerin olağan dışı hareketlerine göre de değişen kan hastalıklarının başında ise anemi gelir. Halk arasında kansızlık olarak da bilinen anemi, tüm dünyada ve ülkemizde de en fazla karşılaşılan kan hastalığıdır.

ANEMİ

Anemi, halk arasında kansızlık olarak da bilinen bir kan hastalığıdır. Kırmızı kan hücre kitlesinin ya da kan hemoglobin ve hematokrit konsantrasyonunda azalma olması sonucu oluşan anemi, kana kırmızı rengini veren ve oksijenin hücrelere taşınmasını sağlayan hemoglobin düşüklüğüne bağlı gelişir. Özellikle kadınları ve çocukları etkileyen anemi teşhisi için erişkin erkeklerde 12 g/dl, kadınlarda 12 g/dl altı, 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dl, 6-14 yaşlarda ise 12 g/dl’nin altındaki değerler kabul edilmektedir.

KANSIZLIK NEDEN OLUR?

  • Demir eksikliği sonucunda oluşan kansızlığın 4 temel nedeni şu şekilde sıralanabilir;
  • Demir ihtiyacının arttığı dönemler içerisinde olmak (gebelik, emzirme)
  • Demir içeren besinlerin yeterli miktarda tüketilememesi
  • Aşırı çay tüketimi, barsak parazitleri ve çeşitli barsak hastalıkları sonucunda bağırsaklardaki demir emiliminin bozulması
  • Kan kaybı (idrar yolu kanamaları, regl kanamaları, basur kanamaları, mide kanamaları vb.)

ANEMİ BELİRTİLERİ

Kadın ve çocuklarda daha fazla yaygın görülen anemi (kansızlık), çoğu zaman hiçbir belirti vermiyor olsa da anemi hastalarında karşılaşılan bulgular şöyledir;

  • Halsizlik
  • Soluk renk
  • Çarpıntı
  • Toprak, buz, kireç taşı, nişasta gibi yiyecek harici şeyler isteme
  • Tırnaklarda biçimsizlik ve çatlak oluşumu
  • Ağız kenarında çatlak oluşumu
  • Dilde tahriş

ANEMİ TEDAVİSİ

Anemi tedavisi, kansızlığın çeşidinin ve altta yatan hastalıkla doğrudan ilgilidir ve genellikle ağızdan ilaç alınarak tedavi edilmektedir. Tedaviye başladıktan iki ay sonra hemoglobin düzeyi normale dönse de, kemik iliğinde yer alan demir deposunun dolması için tedavinin 6-12 ay kadar devam etmesi gerekmektedir. Bunların haricinde damar ya da kas içerisine uygulanması gereken demir ilaçları ise ağızdan ilaç alamayan hastalarda kullanılması ile de iki ay içerisinde kan sayımı normale dönmektedir.

LÖSEMİ

Kan hücrelerinin geliştiği süngerimsi bir doku olan kemik iliği, kemiklerin ortasında kalan boşlukları kaplamaktadır. Kemik iliğindeki bütün hücrelerin öncülleri olan kök hücrelerinden olgun kan hücrelerinin oluşma esnasında sorun olması sonucunda ortaya çıkan işlevsiz, anormal ve çok hızlı artan öncül hücreler ise lösemi, yani kemik iliği ve kan kanseri belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kontrolsüz bir biçimde üreyen lösemi hücreleri, kemik iliği ve kanda artarak, tüm dokulara da yayılım gösterebilir.

Lösemi, hastalığın seyrine göre hızlı veya yaval seyirli anlamlarına gelen akut ya da kronik hastalığı oluşturan öncül hücrelerin tipine göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma, ‘lenfoid’ veya ‘myeloid’ lösemi şeklinde olurken, akut lösemiler çoğu zaman çocuklarda ve gençlerde, kronik lösemiler ise erişkinlerde ve daha ileri yaşlarda görülmektedir.

LÖSEMİ ÇEŞİTLERİ

Löseminin başlıca dört temel çeşidi bulunmaktadır. Bunlar;

  • Akut lenfoblastik dönemi
  • Akut myeloid lösemi
  • Kronik myeloid lösemi
  • Kronik lenfostik lösemi
LÖSEMİ TEDAVİSİ

Lösemi tedavisi denildiğinde akla gelen ilk tedavi yöntemi şekli kemoterapidir. Löseminin tipine göre de kemoterapi ilaçlarının tipi, dozu, uygulama şekli değişiklik göstermektedir. 24 aya yakın süren kemoterapi tedavisi haricinde ise kemik iliği nakli ile bazı lösemi türlerinin tedavisinde kullanılmaktadır.

LENFOMA

Bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf sistemi, beyaz kan hücrelerinin bir alt grubunda yer alan lenfosit hücreleri ile vücudu enfeksiyona karşı korumakla kalmaz, tümör hücreleri ile de mücadele etmektedir. Fakat, anormal hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması ve normal hücrelere göre daha uzun süre yaşayarak, lenf düğümü, dalak kemik iliği, kan ve diğer organlarda hasara yol açması, lenf dokusu kanseri olan lenfomaya neden olmaktadır. Lenf kanserinin en fazla görüldüğü yerler ise lenf bezleri olarak bilinir.

Vücutta bulunan binlerce lenf bezinin, enfeksiyonlar sonucunda büyümesi ortaya çıkan lenfoma hücreleri ise ‘hodgkin lenfoma’ ve ‘hodgkin dışı lenfoma’ olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. İki grubun belirtileri her ne kadar aynı olsa da, lenfomanın hangi tür olduğuna ise yapılan detaylı tetkikler sonucunda ulaşılmaktadır. Lenfomanın türünün belirlenmesi ise tedavi seçenekleri açısından büyük önem taşır.

LENFOMA BELİRTİLERİ
  • Lenf bezlerinin büyüyerek, çoğalması
  • Ateş
  • Ani kilo kaybı
  • Gece terlemeleri
  • Sürekli yorgun hissetme
  • Karında şişlik, dolgunluk, ağrı hissi
  • Kaşıntı
  • Solunum problemi
  • Öksürük
  • Göğüs ağrısı
Not! 

Yukarıdaki belirtilerin 2 hafta içerisinde düzelmemesi durumunda doktora başvurulması tavsiye edilmektedir.

LENFOMA TEDAVİSİ

Hastalığın tedavi sürecinde lenfomanın tipi, hastalığın evresi, büyüme hızı, yayılma hızı, hastanın kaç yaşında olduğu gibi pek çok faktör etkili olmaktadır. Bu kapsamda yavaş ilerleyen ve belirtileri görülmeyen lenfoma hastalarında, tedavinin gerekliliği için düzenli kontrol gerekir. Yavaş seyirli ve belirtileri olan lenfomalarda ise kemoterapi, biyolojik tedavi ve radyoterapi gibi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.

Huzlı seyirli lenfoma tedavilerinde ise çoğunlukla kemoterapi ve biyolojik tedaviler tercih edilmekle beraber, gerekli olduğu durumlarda ise radyoterapi tedavisi kullanılabilmektedir.

- Advertisement -

En Son İçerikler