Genel Başkan Abdurrahman Kaan: “Türkiye olarak yerli ve milli üretimle bu rekabetin içinde, olabilecek en güçlü şekilde yer almalıyız. İlaç sektörü gelişimi, bildiğiniz gibi, Ar-Ge yatırımlarıyla doğru orantılıdır. Bu alanda yapılan yatırımları artırmamız, sektörün ilerlemesi ve ülkemizin dünya pazarlarındaki yerinin yukarılara taşınması için elzemdir.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından Afyonkarahisar Şube ev sahipliğinde “Yerli İlaç Üretimi ve Termal Sağlık Turizmi” konulu “Vizyoner Anadolu Buluşmaları: Afyonkarahisar” programı düzenlendi.
MÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleri ve Şube Başkanlarının katılımlarıyla gerçekleştirilen programda, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, TC. Sağlık Bakanı Yardımcısı Prof. Dr.Muhammet Güven, Orman ve Su İşleri Eski Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar Valisi Mustafa Tutulmaz, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail BALIK, Türk Eczacılar Vakfı Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili Ecz. Mehmet DOMAÇ, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurullah OKUMUŞ ‘ konuşmacı olarak yer aldı.
Programda konuşan Genel Başkan Abdurrahman Kaan, Türkiye’nin giderek büyüyen bir ilaç pazarına sahip olduğunu ve 2017 yılında 24,26 milyar liraya ulaşarak dünyada 17.sıraya yükseldiğini vurguladı.Yerli ilaç üretiminin yaygınlaştırılmasının elzem olduğuna dikkat çeken Kaan, sektördeki ithal ilaç hâkimiyetinin kırılması gerektiğini belirtti. Kaan, “ Türkiye artık ilaç üreten ve ihraç eden ülkeler sıralamasında en tepe noktayı hedeflemelidir. Bu konuda siyasi irade güçlü bir duruş sergiliyor. Bizlerin de politika yapıcılar, özel sektör, üniversiteler ve STK’lar olarak bir araya gelerek yerli ilaç üretimini bir an önce, sektörü ithal mecburiyetinden kurtaracak düzeye taşıması gerekiyor. Teşvik mekanizmaları kurularak, yerli üreticilerin desteklenmesi ve üretim koşullarının kolaylaştırılması öncelenmeli. İlaç sektörün, dünya çapında son derece çetin bir rekabet ortamı olduğunu biliyoruz. Fakat şartlarımızı doğru değerlendirip geleceği okuyabilirsek, Türk İlaç Sektörünü, hedeflediğimiz noktaya taşıyabilmek için önümüzde hiçbir engel yok.” dedi.
Önleyici Sağlık Hizmetleri Konusuna Öncelik Verilmeli
İlaç sektörünün dünyada en hızlı gelişen sektörlerden biri olduğunu belirten Kaan; “Türkiye olarak yerli ve milli üretimle bu rekabetin içinde, olabilecek en güçlü şekilde yer almalıyız. İlaç sektörü gelişimi, bildiğiniz gibi, Ar-Ge yatırımlarıyla doğru orantılıdır. Bu alanda yapılan yatırımları artırmamız, sektörün ilerlemesi ve ülkemizin dünya pazarlarındaki yerinin yukarılara taşınması için elzemdir. Fakat diğer yandan benim özellikle altını çizmek istediğim bir konu daha var: Tüm bu gelişmeleri desteklerken, sektörün ilerlemesini sağlarken, bir yandan da “önleyici sağlık hizmetleri” konusunu da öncelememiz gerekiyor. Bu, hem gereksiz ilaç tüketiminin önüne geçerek israfı önlememizi hem de uzun vadede sağlıklı bir toplumu inşa etmemizi sağlayacaktır.” diye konuştu.
Tesis Sayısı Artırılmalı
Önleyici sağlık hizmetleri ve turizme etkisi konusunda da değerlendirmelerde bulunan Kaan, “Önleyici sağlık hizmetleri, en az ilaç sektörünün gelişimi kadar üzerinde durup düşünmemiz, geleceğe yönelik yol haritası belirlememiz gereken bir konudur. Afyonkarahisar, termalin başkenti diyoruz; termal tedavi yöntemleri, ülkemizde ve dünyada son derece yaygın ve kabul görmüş bir tedavi yöntemidir. Fakat aynı zamanda önemli de bir “koruyucu yöntem”dir termal. Dünyada termal turizme baktığımızda, ülkelerin bu alanda büyük yatırımlara yöneldiğini, turizm gelirini artırmaya yönelik olarak özellikle bu alanda uzun vadeli planlamalar yaptığını görüyoruz. Bugün Japonya’nın sadece Beppu şehrine, yılda 12-13 Milyon kişi termal turizm kapsamında seyahat ediyor. Toplam 1500 kaplıcada 100 milyon kişi, termal turizm tesislerinden yararlanıyor. Yanı sıra Almanya, Rusya, Fransa, İsviçre gibi birçok ülkenin, termale ciddi yatırımlar yaptığı biliniyor. Ülkemiz de termal turizm potansiyeli bakımından, dünyadaki rakipleriyle çok rahat yarışabilecek düzeyde. Afyon, Yalova, Pamukkale, Çeşme, Kızılcahamam ve Bursa başta olmak üzere farklı bölgelerde 1300 dolayında termal ve içme suyu kaynağımız bulunuyor. Turizmde bildiğiniz gibi, doğal, tarihi ve kültürel varlıklarınızın olması bir değerdir; fakat bunları turizme açarken, altyapı ve tesis noktasında da gelişme göstermeniz gerekir. Ülkemiz bu konuda büyük bir yol katetmiş, dünya standartlarında tesisler inşa ederek turizme kazandırmıştır. Fakat tesis sayısını daha da artırarak, standartları yerli ve yabancı turisti tatmin edecek şekilde belirleyerek yol almamız gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Termal Turizm, Türkiye Olarak Üzerine Titrememiz Gereken Bir Konu
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Genel Başkan Vekili Ali Gür, MÜSİAD olarak, Türkiye ilaç sektörünün hak ettiği noktaya erişebilmesi için çalışmalar yürüttüklerini dile getirdi. Önleyici sağlık hizmetleri konusunda da değerlendirmelerde bulunan Gür; “ Bugün üzerinde duracağımız konulardan biri de, “önleyici sağlık hizmetleri” arasında sayılan termal turizm. Termal turizm, Türkiye olarak üzerine titrememiz gereken bir konu. Topraklarımızda muazzam şifa kaynakları bulunuyor; bunları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Gerek yatırımların geliştirilmesi, gerek halk nezdinde bilincin artması noktasında ciddi çalışmalar yürütmemiz lazım. Kısa zaman içinde gerekli planlamaları ve yatırımları hayata geçirerek, hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum.” dedi.
“Afyonkarahisar Binlerce İnsanın Transit Olarak Geçiş Yaptığı Merkezi Bir Konumda”
Afyonkarahisar Şube Başkanı Ahmet Karakol ise, Afyon’nun yer altı ve yer üstü zenginlikleri hakkında katılımcılara bilgi verdi. Karakol, “Türkiye Cumhuriyeti topraklarının dünya haritasındaki coğrafi konumu ne ise, ilimiz de, ülkemiz haritasında aynı merkezi konuma sahiptir. Zira ilimiz, tüm karayollarının ve demiryollarının, doğudan-batıya, kuzeyden- güneye kesişme noktasında bulunuyor olması hasebiyle, günde on binlerce insanın transit olarak geçiş yaptığı merkezi bir konumdadır.” diye konuştu.
Programın panel oturumunda ise konuşmacılar kısa şu konulara değindi:
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail BALIK : Türkiye, yaşam süresi, doğum esnasında yaşanan ölümlerinin engellenmesi ve aşı konusunda büyük bir ilerleme kaydetti. Bu durumun neticesinde yoğun bir ilaç kullanımı artışının meydana geldi. Kamunun yaptığı kontrol ve baskı neticesinde ilaç sektöründe kutu bazında büyük bir artış yaşandı ve bu durumun kamuya büyük bir yük oluşturmaya başladı. Bu noktada yeni buluşlar devreye sokmamız gerekiyor. Bizim en önemli problemlerimizden biri buluş. İlaçta buluş ve inovasyon çok değerledir. Bir molekülün değeri 1 milyar TL’dir. Bunun için buluş ve inavosyon önemli. Bizlerin de eğitim sistemini buna uygun şekilde dizayn etmemiz gerekiyor.”
MÜSİAD Sağlık Sektör Kurulu Başkan Yardımcısı Salih Beşir: “Aslında ideal olan ilacı mümkün olduğu kadar azaltmaktır. Bugün hastalıkların birçoğu hatalı beslenme, hatalı yaşam tarzı, stres ve benzeri şeylerden meydana geliyor. Bunun yanında spor gibi aktivitelerin yetersiz olması, gıdaların sağlıklı olmaması gibi unsurlar da hastalıklara sebep oluyor. Aslında ülke olarak bu alanlarda yoğunlaşmak ve halk arasında bir bilinç oluşturmak zorundayız. Sağlıklı yaşam, doğru gıdayı tüketme, doğru ve huzurlu bir yaşam tarzı konusunda halkın bilinçlenmesini sağlamalıyız.”
Türk Eczacılar Vakfı Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili Ecz. Mehmet Domaç: Türkiye olarak ciddi bir avantajımız var. Jeopolitik olarak muhteşem bir konumdayız. Modern hastanelerimiz ile yetişmiş ve sağlık personelimiz ile önemli bir potansiyel barındırıyoruz. Tarihi ve doğal güzelliklerimizin yanı sıra; sağlık turizmi, yemek turizmi ve termal kaynaklarımız da ciddi bir avantaj sağlıyor. Termal kaynaklar bakımından Avrupa’da birinci, dünyada 4.sıradayız. Termal turizmin en önemli avantajı, mevsimsel farklılık göstermemesi. Ayrıca gelişme potansiyeline sahip bölgeler için de fırsat yatırıyor. Konaklama ve istihdam için fırsat yaratıyor.”
Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş: Günümüz dünyasında turizm sektörü her geçen gün biraz daha büyümekte. Özellikle ülkelerin ekonomik güçlerinin giderek artması ve ulaşımın gelişmesiyle birlikte ülke vatandaşlarının başka ülkelere seyahatleri giderek artıyor. Son yıllarda turizm sektöründe sağlık turizmi giderek ön plana çıkıyor. Turizm sektörü dünyada 3 trilyon dolarlık bir hacme sahip. Bunun yaklaşık 500 milyar dolarını sağlık turizmi kapsıyor. Bugün itibariyle; uluslararası alanda 30 milyon dolaylarında hasta trafiği söz konusu. Sağlık turizminin 2013 yılında 1 trilyon dolarlık bir hacme sahip olacağı öngörülüyor. Türkiye bu pastadan pay alabilecek önemli bir ülke. Türkiye ulaşım alt yapısı, tarihi ve rekabet imkânlarıyla önemli bir cazibe merkezi konumunda yer alıyor.”